Okumak Bu Kadar Mı Zor? Neden Sıkıcı Geliyor? Neden Gereksiz Görülüyor?

0

Toplumda okuma alışkanlığının azalması, yalnızca bireysel bir tercih meselesi değil, aynı zamanda sosyokültürel ve eğitimsel birçok faktörün etkisi altında gelişen bir durumdur. Okuma eylemi, bazı kişiler için gereksiz, zaman kaybı ya da boş bir iş olarak görülmekte; bu algı, toplum genelinde okuma alışkanlığının yaygınlaşmasını zorlaştırmaktadır. Peki, insanlar neden okumaktan kaçınır hale geldi? Bu yazıda okumanın neden sıkıcı, gereksiz ya da anlamsız görüldüğünü derinlemesine inceleyerek, eğitim ve cahillik gibi faktörlerin bu duruma nasıl etki ettiğini ele alacağız.

  1. Okumanın Gereksiz Görülmesi
    Birçok kişi, okumayı bir bilgi edinme yolu olarak değil, vakit kaybı olarak görmektedir. Özellikle günümüzde bilgiye hızla erişilebilen bir çağda, insanlar kitap okumak yerine kısa makaleler, bloglar, özetler ve hatta sosyal medya gönderileri aracılığıyla bilgi edinmeyi tercih etmektedir. Bu hızlı bilgi edinme imkanı, kitap okumanın gereksiz bir eylem olarak algılanmasına yol açmıştır. "Zaten internet var, her şeyin cevabını birkaç saniyede bulabiliyoruz, neden uzun uzun kitap okuyayım?" düşüncesi, bu algıyı besler. Halbuki okuma, yalnızca bilgi edinmek için değil, derin düşünme ve eleştirel bakış açısı geliştirme açısından da gereklidir.

Okumanın gereksiz görülmesinin bir diğer nedeni, bazı kesimlerin kitabı hayatın pratik sorunlarına çözüm üreten bir araç olarak görmemesidir. Özellikle toplumun daha pragmatik kesimlerinde kitaplar, maddi ya da somut bir fayda sağlamadıkları gerekçesiyle değerli görülmezler. Bu kişiler için okumak, günlük hayatta hemen sonuç alınamayacak, dolayısıyla gereksiz bir uğraş olarak değerlendirilir.

  1. Okuma Alışkanlığının Eğitimle İlişkisi
    Eğitim, okuma alışkanlığının gelişiminde hayati bir rol oynamaktadır. Ancak eğitimin niteliği, bu alışkanlığın kazanılmasında belirleyici bir faktördür. Ezberci eğitim sistemleri, öğrencilere kitap okuma alışkanlığı kazandırmaktan ziyade, bilgiyi geçici olarak depolayıp sınavda kullanma becerisini kazandırır. Bu durum, bireylerin okuma eylemine eğlence, öğrenme ya da kişisel gelişim aracı olarak değil, bir zorunluluk olarak bakmalarına neden olur. Okuma alışkanlığı, eğitim sürecinde kazandırılmadığında, bireyler okuma eylemine mesafeli durur ve bu alışkanlık hayatlarının ilerleyen dönemlerinde de gelişemez.

Eğitim kurumları, çocuklara okuma sevgisini aşılayacak yöntemler geliştirmediği sürece, okuma alışkanlığı yalnızca zorunlu bir etkinlik olarak kalacaktır. Öğrencilere okuma sevgisi yerine, sınavları geçmek için okuma zorunluluğu hissettirilirse, okuma eylemi sıkıcı bir görev olarak algılanır. Dolayısıyla, eğitim sisteminin okuma alışkanlığını teşvik edici ve eğlenceli hale getirici adımlar atmaması, toplum genelinde okuma oranlarının düşük kalmasının en büyük sebeplerinden biridir.

  1. Cahilliğin Okumaya Etkisi
    Cahillik, bireylerin okuma alışkanlığına olan mesafesini derinleştirir. Okuma, eleştirel düşünme ve bilgiye ulaşma yolunda önemli bir adımdır; ancak cahillik, bireylerin bu sürece girmesini engelleyebilir. Bilgiye dayalı olmayan, ezberlenmiş düşünceler ve yargılarla hareket eden insanlar, genellikle okuma eylemine ihtiyaç duymazlar. Çünkü kendi bilgi birikimlerini sorgulamadan kabul ederler ve bu durum, kitap okumanın onlar için gereksiz olduğu algısını pekiştirir.

Cahil bireyler, genellikle bilgiye dayalı olmayan inançlarını ve değerlerini sarsmaktan kaçınırlar. Kitap okumak, onları bu konfor alanından çıkaracak bir faaliyet olarak görüldüğünden, cahil bireyler okumaktan uzak durmayı tercih eder. Bu da bilgi eksikliğinin ve yanlış yargıların devam etmesine neden olur. Okuma alışkanlığı geliştirilmediğinde, bireyler sadece kendi dar bilgi çemberi içinde yaşamaya devam eder ve farklı düşünceleri anlama kapasitesi sınırlı kalır.

  1. Eğitim Seviyesinin Okuma Alışkanlığı Üzerindeki Etkisi
    Eğitim seviyesi, bireylerin okuma alışkanlığına olan ilgisini doğrudan etkiler. Eğitim seviyesi yüksek olan bireyler, genellikle daha fazla okuma eğilimi gösterirler. Bunun temel nedeni, eğitim sürecinde eleştirel düşünme becerisi kazanmış olmalarıdır. Yüksek eğitimli bireyler, okumayı yalnızca bir bilgi edinme aracı değil, aynı zamanda kendilerini geliştirme ve dünyayı anlama yöntemi olarak görürler. Dolayısıyla okuma eylemi, onların hayatında vazgeçilmez bir yer tutar.

Bununla birlikte, düşük eğitim seviyesine sahip bireylerde okuma alışkanlığı daha az gelişmiştir. Bu kişiler, genellikle okumayı bir ihtiyaç olarak görmezler ve okuma faaliyetinin faydalarını kavrayamayabilirler. Eğitim düzeyi düştükçe, bireylerin kitaplara olan ilgisi azalır ve okuma eylemi gereksiz bir uğraş gibi algılanabilir. Ayrıca, düşük eğitim seviyesine sahip bireylerin bilgiye erişim şekilleri de sınırlı olabilir; bu da onları kitap okuma alışkanlığından uzaklaştıran bir diğer etkendir.

  1. Okumanın Zaman Kaybı ve Boş İş Olarak Görülmesi
    Toplumun bazı kesimlerinde kitap okumak, zaman kaybı ve boş bir iş olarak değerlendirilir. Özellikle maddi kaygılarla meşgul olan bireyler, kitap okuma gibi entelektüel faaliyetlere vakit ayırmayı gereksiz bulurlar. Bu kişiler için hayatın gerçekleri, geçim sıkıntıları, iş kaygıları gibi konular varken kitap okumak bir lüks olarak görülür. Maddi zorluklar yaşayan bireyler, boş vakitlerinde kitap okumak yerine daha pratik ve hızlı sonuç veren aktiviteleri tercih ederler.

Aynı zamanda, bazı bireyler kitap okumanın somut ve doğrudan bir fayda sağlamadığı gerekçesiyle bu eylemi boş bir uğraş olarak görürler. Özellikle kısa vadeli sonuçlar arayan kişiler için kitap okumak, hemen bir getirisi olmayan bir eylemdir. Oysa okuma, kısa vadede bir sonuç üretmekten ziyade, uzun vadede zihinsel, duygusal ve entelektüel gelişim sağlayan bir süreçtir. Ancak bu bakış açısı, birçok kişi tarafından anlaşılamadığı için okuma eylemi değersiz görülür.

  1. Okuma Alışkanlığı ve Toplumsal Statü
    Toplumda okumaya olan ilginin azaldığı kesimlerde, okuma alışkanlığı prestijli bir aktivite olarak da görülmeyebilir. Bazı kültürlerde entelektüel faaliyetler ve okumak, yalnızca "elit" bir kesimin yapması gereken bir şeymiş gibi algılanır. Bu algı, kitap okumayı toplumsal statü ile ilişkilendiren ve okumayı sadece belirli bir zümrenin hakkı gibi gören yanlış bir anlayışa dayanır. Dolayısıyla, kitap okuma alışkanlığı bu tür toplumlarda yaygınlaşmaz ve toplumun genelinde bu faaliyete değer verilmez.

Ayrıca, kitap okumayan kesimlerde, okuyan bireylere karşı bir mesafe veya önyargı oluşabilir. Okumak, bu bireyler için "aşırı bilgili olma" ya da "ukalalık" olarak değerlendirilebilir ve böylece okuma alışkanlığı toplumun genelinde olumlu bir imaj kazanamaz.

  1. Dijitalleşen Dünya ve Dikkat Dağınıklığı
    Dijitalleşen dünya, bilgiye erişimi kolaylaştırmış ancak aynı zamanda dikkat dağınıklığına yol açmıştır. İnternet üzerinden sunulan görsel ve işitsel içerikler, bireylerin dikkatini daha kısa süreli ve yüzeysel hale getirmektedir. İnsanlar, bu içerikler aracılığıyla kısa sürede bilgi edinme alışkanlığını geliştirirken, derinlemesine okuma yapma isteği azalır. Birçok kişi için kitap okumak, bu hızlı bilgi tüketimi karşısında yetersiz bir seçenek olarak görülmektedir.

  2. Okuma Kültürünün Zayıflaması
    Günümüzde birçok insan, okuma kültürünün önemini tam olarak kavrayamamaktadır. Ailelerden başlayarak, eğitim kurumlarında ve sosyal çevrelerde okuma kültürü yeterince desteklenmediğinde, bireyler okuma alışkanlığı kazanmakta zorluk çekerler. Okuma kültürü, bireylerin hayatlarına entegre edilmediğinde, okuma eylemi yalnızca zorunluluk olarak kalır. Bu durum, bireylerin kitaplara olan ilgisini azaltır ve zamanla okuma alışkanlığı tamamen kaybolabilir.

Sonuç olarak, toplumda okuma alışkanlığının azalması, çok boyutlu bir sorundur. Okumanın gereksiz görülmesi, eğitim düzeyi, cahillik, zaman kaybı algısı ve dijitalleşen dünya gibi faktörler, bireylerin okuma eyleminden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, okuma alışkanlığını teşvik etmek ve geliştirmek için toplumsal bir bilinç oluşturmak önemlidir. Okuma kültürü, bireylerin bilgiye erişimlerini ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabileceği gibi, aynı zamanda toplumsal gelişime de katkı sağlayacaktır.

Sesli dinlemek isterseniz

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)