ÇOCUK İSTİSMARI NEREYE KADAR!

0
Hepimizi derinden üzen, konuşmaya utandığımız, acısına konuşurken ve yazarken dayanamadığımız bir konu var maalesef gündemde.. 

Adana’nın Feke İlçesi ilginç ve acı bir olaya şahitlik yaptı. Uzun yıllar önce kızı 2 yaşındayken eşinden ayrılan E.O.; velayeti babasına verilen kızında gördüğü bedensel değişiklikten şüphelenerek doktora getirdi. Yapılan muayene sonrasında 13 yaşındaki kız çocuğunun hamile olduğunu öğrendi. Devlet koruması altına alınan F.N.O. kızına tecavüz ettiğini öğrendiği 55 yaşındaki H.Y.’yi kızının telefonundan mesaj atarak güvenlik güçlerine yakalattı. Tecavüz eden kişinin çocuğun arkadaşının babası öğrenildi.

Dünyada ve ülkemizde oldukça sık karşılaşmaya başladığımız insanlığın kara yüzünü utançla, tiksintiyle karşılıyoruz. Okurken yazarken, anlatırken elimiz ayağımız kolumuz kanadımız kırılıyor, kendimize gelemiyoruz. Gelemiyoruz ama görmezden gelme hakkımızda hiç yok. Üzülmenin, kızmanın beş para etmediği durumlar ve olaylar içerisinde bize düşen neydi, neyi yanlış neyi eksik yaptık sorgulama zamanını geçtik aslında çoktan ...

İnsanlık Nereye Gidiyor, Bize Neler Oldu!?

Dünyada karşılaşılan çocuk istismar vakalarını matematiksel olarak incelediğimizde dehşet verici rakamlarla karşılaşıyoruz. 

İnsan Hakları Derneği’nin İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu'nun 2018 raporuna göre ise 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuğun doğum yaptığını, yine aynı rapora göre, 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuk sayısının ise 15 bin 937 olarak kayıtlara geçtiğini öğreniyoruz. Araştırmalar kız çocuklarının sayısının cinsel istismara çok daha yüksek oranlarda olduğunu söylerken, erkek çocuklarının da azımsanamayacak sayıda bu istismara maruz kalabildiğini gösteriyor.

Dünyada her yıl yaklaşık 40 milyon çocuğun istismara maruz kaldığı tahmin edilirken, Avrupa’da her 5 çocuktan 1’i cinsel istismara uğruyor!

Peki ya Türkiye'de Durum Nedir?

Çocuğa yapılan cinsel istismarı suçlarının, adli makamlara yansıyan Adalet Bakanlığı'nın Ceza Mahkemeleri'ndeki açıklamalarında çocukların cinsel istismarı suç ve karar sayıları istatistiklerine göre 
 2019 yılında  22 bin 689'a ulaştı. 

Çağımızın Vebası Unutmak, Çağımızın Vebası Alışmak!

Bursa'da sokakta oynayan 5 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden, Antalya’da 18 yaş altı nişanlısına ve 17 yaşındaki çalışanına tecavüz eden, Kayseri’de 4 yaşındaki çocuğa tecavüz eden, Denizlide 77 yaşında 12 yaşındaki erkek çocuğa 3 yıl boyunca istismarda bulunarak tecavüz eden, Manisa’da 8 yaşındaki iki kız çocuğuna tecavüz ederek hayatını altüst eden adam müsveddelerini çabuk unuttuk!

Adıyaman’da tacize uğradıktan sonra öldürülen 13 yaşındaki erkek çocuğunu unuttuk!
Kilis’te dayısı ve öz abisi tarafından tecavüze uğrayan hamile kalan kız çocuklarını unuttuk!
Hatay’da, ve Türkiye'nin dört bir yanında istismara uğrayan çocukları unuttuk!
Hastalıklı ruhların cenderesinde kalmış, bakmaya kıyamadığımız çocuklarımızın ölüm haberlerine alıştık, şaşırmayı unuttuk!!!

Müslüman bir ülkede bitmek tükenmek bilmeyen çocuk ve kadın tacizlerini yazıyor olmak, ve hala bunları konuşuyor olmanın utancıyla yaşıyor, cehaletin bedelini ödüyoruz. Üstelik en ağır şekilde ödüyoruz.

Oysa bizim yetiştirildiğimiz toplum ahlakı ile, güzel ahlakı ile bilinir. Ananelerimize, örf ve  adetlerimize, geleneklerimize, göreneklerimize baktığımızda çocuklar çiçekti, kadınlar baştacı. 
Çocukları omzunda gezdiren, çocukla çocuk olan bir peygamberin ümmetiyiz biz, Kadınlarını sofralarına ve hayatlarına taç eden Hakan'ların nesliyiz.
Kadını siyasette, sanatta, kanaat önderliğinde Han'lara HAN eden Yüce Türk Milletiyiz! 

Ebeveynler Sorumluluk Bizde!

Kulağa hoş gelmeyen insanlığın çığırından çıkan derdi, insanlığın yarası oldu çocuklara yönelik cinsel istismar. Bu istismarı yapanlarla aynı toplumda yaşamak aynı havayı solumak zorunda kaldığımız, hastalıklı ruhların ve açtıkları derin yaraların önünde set olmamız gerekiyor, yaşanabilecek olası sorunları engellememiz gerekiyor. İlk adımın sınırları çizmek ve kendine koruma kalkanı oluşturmak olduğuna tam inanan birisi olarak tamda bu noktada eğitimi önemle vurgulamamız gerekiyor. Verilere baktığımızda cinsel istismara uğramış çocukların genelde yetersiz bilgi sahibi ve iyi eğitilmemiş ebeveynlerin, zor şartlar altında yaşayan ailelerin çocukları oldukları ve  normal şartlar altında yetiştirilemedikleri malesef kayıtlara yansıyor. Tam bu noktada aile eğitiminin, kişisel sınır tanımının ve özellikle çocukların 0-6 yaş dönemi gelişim sürecinde mahremiyet eğitiminin ne kadar önemli bir yer tutmakta olduğunu görüyoruz. Çünkü insan kişiliğinin temelinin atıldığı okul öncesi dönemde gerçekleştirilen mahremiyet eğitimi bazı ebeveynler tarafından erken bulunarak ileri yaşlara bırakılmaktadır. Bunun yanlış bir düşünce ve geçe alınmış ve bir o kadar geç kalınmış bir karar olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Eğitimin bir an evvel verilmesi çocuğun ruhsal ve cinsel açıdan korunması ve muhafaza altına alınması adına önemlidir. Mahremiyet eğitimi yani “özel alan eğitimi” çocuğun kendinin ve diğer insanların özelinin farkına varması, kendi özel alanını koruması, diğer insanların özeline saygı duyması, kendi ile çevresi arasında sağlıklı sınırlar çizmesi, istemediği her dokunuş ve talebe hayır diyebilme özgürlüğüne sahip olduğu bilgilerini içerir.

Peki Çevrimiçi Çocuk İstismarı Nedir?

Dijitalleşmenin etkisi hayatın her alanında giderek daha yoğun bir şekilde gerçekleşiyor. Her geçen gün kullanımı artan internet ile etkinliği ve sayısı artan sosyal medya mecralarından sosyokültürel, psikososyal olarak etkilenmekteyiz. Bakmaya kıyamadığımız çocuklarımızı internet ortamlarında o kadar çabuk ulaşılabilir  ve merkezi bir konuma ve duruma koyduk ki, gizliden veya açıktan, fiziksel, zihinsel, ekonomik ve cinsel olarak çok çeşitli istismarın ve ihmalin kurbanı olabilmeleri an meselesidir. Çocukların zihinsel ve cinsel yönden istismarı, küresel bir sorun olarak karşımızda dururken, internet ortamları çocukların cinsel yönden istismarı için  en kolay yol olmakta ve bu suçlar, siber ortamlarda çok daha yoğun bir şekilde işlenmektedir.          

Peki Dünya Bu Konuda Neler Yapıyor? 

Adalet kavramı temelinde istismara uğrayan kişinin küçük yaşta olması ve korunmaya muhtaçlığı ve savunmasızlığı noktasında hak korumasındaki eksikliğini, yaşadıkları ve sonrasında karşılaştıkları zorlukları bir nebzede olsun daha fazla görünür hale getirmek amacıyla tüm dünyada farkındalık yaratılarak 4 Mart 2009 yılında “Dünya Cinsel İstismar İle Savaşma Günü” olarak kabul etmiştir.

Cinsel İstismarda Aslında Çocuklar Susmuyor, Yetişkinler Dinlemiyor!

Bu mücadelenin  adaletin merkezinde olduğu hissiyle istismara uğrayan kişi yaşadıklarını ebeveynleri ile paylaştıklarında aile tarafından öncelikle inanılmıyor ve hatta istismara uğrayan kişi tacize tecavüze teşviklere suçlanıyor. Süreç adli makamlara yansıdığında bu derin yaranın iyileşmesi noktasında adalet şifa kadar  önemli. Zira yargılama süreçlerinin uzun tutulması  ruhlarında onulmaz yaralar açarken, istismarı yapanlara uygulanan iyi hal indirimleri en az istismar kadar zorluyor çocuklarımızı. Sadece istismarı yapan kişinin cezalandırılmasına odaklanan cezalar çocuklarımızı ve toplumumuzu o rezalet duruma sokan noktaya yol açan herkesi kapsamalıdır.  Failler kadar, önleyici tedbirlerin alınmaması, istismarı fark edemeyip uzamasına sebep olanlar, istismarı gizleyenler, istismara zemin açanlar, istismarcıyı koruyanlar, çocuğu güçsüzleştirenleren çok daha fazla fail kadar suçlu değil midir ? 
                  
Türkiye, 2011'de çocuğa yönelik cinsel istismar ve sömürünün engellenmesi için uygulanan Lanzarote Sözleşmesinde taraf oldu.

Bu sözleşmeyle Türkiye'nin "Anne-babaları; bakmakla yükümlü kişileri bilgilendirip çocuğun güven içinde bir hayat sürmesini sağlanması, yerel yönetimlerin" Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Anlaşması"nı  imzalayarak çocuk cinsel istismar ve sömürüsü konusunda önlemek ve koruma çalışmalarını desteklemeleri sağlanmış, başta TCK olmak üzere tüm yasal mevzuatın Lanzarote Sözleşmesi hükümleri esas alınarak gözden geçirilmesini ve çocukları etkili yasal korumasını sağlayacak şekilde güçlendirilmesi" yükümlülüğünü kabul etmiştir. Devletimiz sadece faile ceza uygulamakla değil; istismarı önlemekte en az aile kadar yükümlüdür. 

Çocuk istismarının önlenmesinde eğitimin, denetimin ve takibin en büyük önleyici unsur olduğu noktasından yola çıkarak, istismar olduktan sonraki ilk müdahalenin önleyici unsurlar kadar önem arz ettiğini görmekteyiz. Çok yönlü olan istismar durumu yasalara intikal ettiğinde  birçok kurum işbirliği ve koordinasyon halinde devreye girmektedir.
  • İstismar sonrası ifade süreciyle ilgili adli, 
  • Çocuğun ihtiyaçlarının tespitinde, korunmasında, eğitim,
  • Tedavi ve rehabilitasyon sürecinde ve bakım ihtiyacında Çocuk Koruma Kanunu;
  • İstismar ya da risk durumunda çocukların korunması için belirli tedbirler belirlemiştir. Mahkemeler çocuğun ihtiyacına göre bu tedbirleri uygulamaya almaktadır. 
  • İstismara uğrayan çocuğun kurum bakımı altına alınması gerektiğinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının,
  • Çocuğun barınma ihtiyaçlarının karşılanması için yerel yönetimler ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının,
  • Çocuğun Eğitiminin devamı için Milli Eğitim Bakanlığının,
  • Çocuğun fiziki ve ruhsal sağlığının korunması noktasında Sağlık Bakanlığının devreye girdiğini görmekteyiz. 

Cehalet Pahalı, Bedeli Ağır!

Tam da bu noktada önsöz ile son sözümüzü en sağlam kilitle birbirine  bağlarken;
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının birçok ilde pilot bölge olarak başlatmış olduğu aile eğitimleri evlilik öncesinde mecburi hale getirilmeli vurgusuyla, sapkınlık ve ruh hastalığından başka bir ifade ile anlatılamayacak olan çocuk cinsel istismarlarını gerçekleştirenlerin cezai müeyyidelerin uygulama safhasında hızlı ve kati kararlar alınmasının çocuklarımızın geri kalan hayatlarına adaptasyonu açısından çok önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum. 
Suçu işleyen sapkınlar hakkında alınan kararların ve yaptırımların hiçbir şekilde iyi hal indiriminden faydalanmaması gerekir. 
İstismarla mücadele aslında  zincirin halkaları gibidir.
Hepsinden ama hepsinden en önemlisi yazmaktan, anlatmaktan ar ettiğimiz '' çocuk istismarları''na karşı EN GÜÇLÜ ÖNLEYİCİ KUVVET EĞİTİMDİR .

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)