ANLAMIYORUZ, ANLAYAMIYORUZ! ANLAMAYA ÇALIŞMIYORUZ

0

Yapılan araştırmalara göre Türkiye'de her alanda yaşanan sorunların temel kaynağında anlamamak, anlayamamak olduğu ortaya çıktı. İletişim kurmanın öneminin yaşamın her alanında daha belirgin olarak hissedildiği çağımızda tüm ilişkilerimizin  anlamamak ve hatta  anlamayı istememek üzerine kurulu olması ne üzücü, ne acı bir durum. Muhatabına ulaşamayan mesajlar, muhatabına uygun olmayan mesajlar, yanlış ifade kullanımı, yanlış tavırlar ve iletişimde yanlış zamanlar kullanma hataları anlaşmayı ve anlaşılmayı lüx olarak karşımıza çıkardı.

Anlamak yok,
Anlamak isteği hiç yok içimizde. Önemli bir yaşam bir öğretisi olan empati ise hiç yok. Karşındakini anlamak isteği olası tüm sorunları çözmektir başlı başına. Haklı olmak ve güçlü olmak kaygısı ve hırsı iletişimde dinlemeyi değil cevap için beklemeyi öğretti bize. Anlamak için dinlemiyoruz zaten. Sadece kendimizi anlatmak için uygun sahanın altyapısını yapıyoruz. Çift kişilik monologlar ortaya çıkıyor ve 
hayatımızın içerisinde o kadar etkin yer alıyor ki, bu durum konunun muhataplarını anlamanın, anlaşılmanın çok uzaklarına taşıyor. 

Doğrunun bile kişiye göre şekillendiği, ne söylediğinden ziyade kimin söylediği 'anlamak kavramı'nı %42 etkiliyor. 

Bu sorun son dönemde Türkiye'de de ciddi boyutta kendini gösterdi. Bir çok tartışma, kavganın sebebi de bu zaten...Şiddetle karşımıza çıkan hukuki ve adli sonuçlar incelendiğinde karşımıza çıkan durum yürekler acısı. Adli ve hukuki bir çok çekişmenin altında yatan tek  neden budur. Gelişmekte olan ülkelerin temel ortak sorunu olan iletişimsizlik gelişen ve değişen çağ ile hiç bağdaşmayan bir olgu halinde karşımızda ve hatta hayatımızda. Anlayarak, anlaşarak yepyeni ufuklar açabilecekken kendimize, kendi fikrimden mi vazgeçiyorum kaygımız , sahip olduğumuz bilginin eksik veya yanlış olabileceği ihtimali, bilgimizin geçerliliğini  yitirebileceği kaygısını taşıyoruz. 
İletişime kapalıyız, iletişime  engeli tercih ediyoruz. 
Oysa bir ev yaptığımızda bile her cepheden pencere açıyoruz her açının farklılığını görmek istediğimiz için.  Görmek, dinlemek bilmektir, bilmese anlamak. 
İkna olmak, anlaşmak ve anlamak psikolojik galibiyetimizi yitirme kaygısıyla kapattığımız pencereler dış cephe ile bağımızı kesiyor. Nefessiz kalıyoruz, manzarasız kalıyoruz. 
Oysa o penceler sadece evin aydınlık olması amacıyla ve kaygısıyla mı açıldı? Eğer öyle olsaydı tavan beton değil cam olurdu, tek bir yönde ve daha büyük pencereler olurdu evlerimizde.. 
Her pencereyi aç, her manzarayı her açıyı gör, Her şeyi ve herkesi takip et, izle gözlemle, görerek öğren, nefes aldır, nefes al...

Evine açtığın o pencerelerden kendine açmayı sakın unutma. 
Eğer bildiğinden eminsen, Doğrudan eminsen, 
İnsanları anlamak senin fikrini etkilemez ayrıca. 
Sadece 'anlaşmanın ve anlamanın' önündeki engeli kaldırır. Zaten insanların her  söylediğinden etkilenenler başarılı olamaz. Anlamak, anlamayı istemek açını değiştirir, açını geliştirir. 

Anlaşılmak istediğimiz kadar, Anlamak istiyor muyuz?

Dinlemektir anlamanın ilk adımı, konuşurken sadece  bilgi tekrarı yaparken, dinlerken yeni bilgiler öğreniriz. Dinlemeyi sevmek, anlamayı ve anlaşmayı istemenin ilk adımıdır. 

Bu konu mühim, bu konu çok mühim.
Bugün karşımıza çıkan sözlü, psikolojik ve bedensel şiddetin en önemli önleyici gücü, önleyici tedbiri dinlemek ve anlamak isteği. Empati kurabilme yeteneği. 

Madem ki hayatın her evresinde karşımıza çıkacak kadar önemli bir ihtiyaç anlamak, bir çok tehlikenin önleyici gücü, bir çok başarının temeli.. 
Okul öncesi ve yüksek öğrenime kadar olan eğitim sürecinin hemen her döneminde 'Türkçe Egitimi'n ne kadar önemli olduğunun da göstergesidir aslında. 

İletişim, anlama odaklı Türkçe dersleri Milli Eğitimin müfredatına acilen girmeli,  toplumun her noktasında yaşanan ve  yaşanması muhtemel sorunların önüne acilen geçilmelidir. Çünkü sorun o kadar büyüdü ki bir valiliğin basın açıklamasındaki kural ihlalleri günlerce sosyal medyada konuşuldu. Bu sıradan vatandaşların yapmasının çok ötesine geçti sorun. Çevrenizde de eğer Türkçe bilginiz yeterliyse okuduğunu anlama sorunu olan bir çok devlet görevlisi, özel sektörde bir çok ciddi firma görevlisi görmemek elde değil. Asıl sorunlar ise yönetenlerin çıkarttığı oldukça açık kanunlar, genelgeler, talimatları bile anlayamayan görevlilerin sayısının her geçen gün artması. Bu da ciddi sorun. Çünkü bu hukuki konuları anlamadan uygulamak ciddi mağduriyetlere ve hak kayıplarına neden oluyor. Ciddi bir sorunda bu durumları iletenlere de tepkiler gösterilmesi. Acaba doğru mu diyor bile düşünmeden kamu gücünün de etkisiyle genelde sert şekilde tepkiler veriliyor. Aynı konuda farklı uygulamaların ortaya çıkması bile görevlileri düşündürüp evet bir sorun var demeleri sağlanamıyor. Yani sorun olduğunu anlamaya çalışmıyorlar. Bu anlamaya çalışmama günlük hayatımızda kişisel iletişimimizde de çok rastladığımız bir sorun. Konuştuğumuz kişileri ne kadar anlamaya çalışıyoruz? Gerçekten söylediği gibi mi diye hiç düşünüyor muyuz?

Bu nedenlerle göz bebeğimiz Türkçe'mize daha fazla önem verip çok fazla önemi olmayan edebiyat derslerini azaltarak eğitim sistemimizdeki Türkçe ağırlığını arttırmalıyız.

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)