Düşmek mi bilmiyorum..
Ama en dipteydim. Yorgundum. İntihar etmiştim. Tabii bunu da beceremedim. Hayatımdaki hiç bir şeyi beceremediğim gibi..
Kalkmadım. Kalkmak zorunda hissetmedim.
Kim için kalkacaktım?
Çocuklarım için mi? Bensiz yaşamaya alışmışlardı. Varlığım çokta ehemmiyetli gelmiyordu onlara.
Eşim mi? Bensizde gayet mutlu bir hayatı vardı. Özgürlüğün tutsaklığında kendimi iş hayatının en zor şartlarına teslim ettiğim günlerdi. Bir kaçış diye yola çıkmış görünsem de aslında kendime düşmandım. Kendime çok kızgın. Sevmelerin dahi yük olduğu zamanlardı.
Düşmek mi?
Hayır. Bunu kabul etmiyorum.
Ben düşmedim. Ben diz çöktüm. Ben teslim oldum. Ben pes ettim.
Neye ya da kime? Sizin iki cümle sonra merakınızı gidereceğiniz bir hikâyede karşılaşacağınız bir cevap aslında benim hayatımın tüm acizliğindeydi.
***
Ah direnmelerim. Benim vazgeçemeyişlerimin sonucuydu bunca yorgunluğun sebebi. Ben düşmedim.
…sadece diz çöktüm..
Öyle hemen ayağa kalkma çabalarının da içine hiç girmedim. Kimse görmesin zayıflığımı, muhtaçlığımı, acziyetimi diye de dertlenmedim.
Artistliğe lüzum yoktu.
Oturdum… Kapanan, yüzüme çarpılmış tüm kapıların önünde.. Kalkamadım. Kalkmadım.
Günler geçti. Buraya yazılan kadar kolay olsaydı keşke günlerin geçişi. Koluma takılan her serumla bedenimi iyileştirmeye hızla yaklaşsa da ah ruhum.. Ruhuma kim ne kadar şifa olabilirdi ki?
Annemin utancıydı bu yıkılışım.. İntihar edilir mi hiç? Annem güçlü kadındı. Ne zorluklar çekmişti. 1 yaşında annesini 17’sinde babasını yaş 30 olduğunda kocasını kaybetmişti de yine de intiharı düşünmemişti..
Annem bana kızgın. Annemin ayıplı evladıyım.
Benim yorgunluğumu anlamasını beklemedim. Eğer biri yorulacaksa o yorulacak, biri hayata küsecekse o küsecek, biri pes edecekse o pes edecekti.
Bana zayıf olma, kaybetme lüksünü vermeyen bu hayat ‘beni çok yordu anne’ diyemedim.
Kalkmadım ayağa.. bekledim.. bekledim.. Günlerce..
***
Her gün yeniden güneş doğuyor, hastanenin penceresinden şehre baktığımda şehrin ve insanların karmaşasını görebiliyordum.
Yorulmuyorlar mıydı? Neden pes etmiyorlardı anlamadım.
Yenildim, diz çöktüm savaşmaktan vazgeçtiğim hayatta…
"Bu savaş benim mi" dediğim an'lar oldu. Farkedişlerim, direnişlerim , teslim oluşlarım..Hayatın zorluğuna takılmadan yaşama zorunluluğunu her hatırlayışım nefes molamdı. Acziyetimin güç olduğunu ne zaman anladım bilmiyorum. Bu farkındalığı ne zaman yaşadım ilk. Ne istedim, Ne hissettim bilmiyorum.
Hayat tek bana zor değildi. Tek bana uçsuz bucaksız bir zaman mesafesinde değildi ki hayaller.
"Varsın olsun teslimiyeti"
Zor oldu, çok zor oldu "bu benim savaşım değil" diyebilmek..
Bir sabah yeniden uyandım. Doktorların yalnız bırakmayın diyecek kadar korktuğu saplantılı bir hayatın merdiven eşiğindeki tırabzanlara tutunarak iki basamak yukarı çıktım. Ve oturdum hayatımı seyre dalarak.
"Varsın olsun" dedim.
Bu hayat benim..
Belki yenildim..
Ama denedim.
Bekledim..Dinlendim ..Dinginleştim.
Adı teslimiyet, Adı farkındalık, Adı acziyet, Adı her neyse bilmiyorum ama;
Ben herkese ve her şeye rağmen sadece kendim için yeniden yaşamayı seçtim.
Hayatla savaşmak değil;
Hayatı yaşamak zamanı…